Korona günlerinin en önemli küresel konularından biri de petrol satrancıdır. Asıl oyuncuları Rusya, Suudi Arabistan ve ABD olan bu oyunda, Putin’in hamleleri oyun sonunu getirecek gibi görünüyor. Suudi Arabistan mat olmamaya, ABD de Rusya’yı beraberliğe razı etmeye çalışıyor. Anlatalım:
Kaya petrolü faktörü
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü OPEC 1960’ta kuruldu. Örgütün 14 üyesi bilinen petrol rezervlerinin üçte ikisini elinde bulunduruyor. Bu da fiilen Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği örgütü, petrol fiyatı belirlemede ana aktör haline getiriyor.
Siyasi ve ekonomik koşullar, 2017’de OPEC+’yı doğurdu: 14 OPEC üyesi ile Rusya’nın liderlik ettiği 10 OPEC dışı petrol üreticisi ülke, fiyatların belirlenmesinde zorunlu işbirliğine gittiler.
Bunda önemli olan etkenlerden biri de ABD’nin kaya petrolü üretimiydi. Kaya petrolü üretimi sayesinde ABD, örneğin 2008’de günlük 5 milyon varil petrol üretimi yapabilirken, bu 2020’de günlük 13 milyon varile ulaştı.
Korona ve petrol krizi
Koronavirüs salgını nedeniyle Çin’in aldığı zorunlu sert tedbirler, Çin’de sanayi üretimini düşürdü. Bu da en büyük petrol ithalatçısı olan Çin’in haliyle petrol talebini azalttı. Buna küresel tedarik zincirindeki kopmalar ve taşımacılıktaki azalma eklenince, petrol fiyatları düşmeye başladı.
Suudi Arabistan’ın liderlik ettiği OPEC üyeleri fiyatların düşmesini önlemek için üretimi azaltmak istedi. Ancak Rusya buna ikna olmadı.
Bunun üzerine Suudi Arabistan, misilleme olarak, tersine üretimi artırma yoluna gitti. Riyad, ekonomisi büyük oranda petrol ve doğalgaz satışına dayanan Moskova’nın artan üretim nedeniyle oluşacak fiyat düşüklüğüne dayanamayacağını öngörüyordu. ABD’nin de benzer öngörüde olduğu anlaşılıyor.
Böylece fiyatlar hızla düşmeye başladı.
Putin’in stratejisi
Ancak görünen o ki Trump ve Prens Selman taktik düzeyde kalırken, Putin strateji düzeyinde oynuyordu.
Zira ekonomisinin bu fiyat düşüklüğüne uzun süre dayanacağını hesaplayan Moskova, tersine krizi fırsata dönüştürmeyi ve Avrupa pazarında kendisini zorlayacak ABD’li kaya petrolü ihracatçılarını “yüksek maliyet” üzerinden sıkıştırmayı hedefledi.
Yani petrol fiyatı düştükçe, o fiyatın üzerinde maliyeti olan kaya petrol üreticisi ABD’liler üretmekte zorlanacak ve Avrupa pazarındaki payları hızla düşecekti.
Nitekim bu tablo gerçekleşmeye başladı.
ABD’nin yanlış taktiği
ABD ise fiyatların düşmesiyle birincisi Rusya’nın ekonomisinin krize gireceğini, ikincisi de Avrupa pazarında paylarının yükseleceğini hesaplıyordu.
Riyad da fiyatların düşmesiyle Rusya’nın Avrupalı müşterilerini ele geçirebileceğini hesaplıyordu.
Ancak ekonomisi krize girmeyen Rusya, ABD’li üreticilerin üretemeyeceği fiyatlara kadar petrol fiyatının düşmesinin yolunu açtı. (Bu süreçte Putin’in en önemli avantajı, koronavirüsle mücadelede başarı kazanan ve yeniden Rusya’dan petrol almaya başlayan Çin oldu.)
ABD’nin bu işte üçüncü hedefi de Suudi Arabistan ile Rusya ittifakına dayanan OPEC+ işbirliğine kama sokarak, yerini ABD-Suudi Arabistan ittifakı ile doldurmaktı.
Petro-dolar sisteminin sonu görünüyor
Ancak hem Washington, hem de Riyad Moskova’nın petrol fiyatı düşüklüğü direncine karşı kaybetmek üzereler. Zira kendi ekonomileri büyük sıkıntıya girdi. Bu nedenle Moskova’ya yeni teklif götürüyorlar:
“Enerji piyasalarını dengeleme” teklifi ve karşılığında ABD’nin Suudi Arabistan’la yeni bir petrol ittifakı kurma girişiminden vazgeçmesi/rafa kaldırması...
Putin gelinen noktayı şöyle özetlemektedir: “OPEC ülkeleri ve ABD ile petrol fiyatlarını görüşüyoruz. Durum, ABD ekonomisi için ağır sınav.” (1.4.2020)
Bu aşamada bir anlaşmaya mı gidilecek, yoksa aktörler birbirlerinin direncini test etmeyi sürdürecek mi? OPEC ve OPEC dışı ülkelerin 6 Nisan’da video konferansla yapacakları toplantıda büyük olasılıkla netleşecek...
Fakat toplantının sonucu ne olursa olsun bu bir ara çözüm olacak; çünkü uzun vadede artık yeni bir tablo var: ABD hegemonyasına dayalı neo-liberalizmin ve petro-dolar sisteminin çöküşü.
Artık asıl mesele, çökenin yerinin nasıl doldurulacağıdır!
M.Ali Güller